Düşünmek, düş kurmak, kurgu yapmaktır. Bu kurguyu
sözcüklerle yaptığınızda roman ya da öykü, renklerle ve şekillerle yaptığınızda
resim, taş ya da toprakla yaptığınızda heykel, ışığı kullanarak bir görüntü elde
ettiğinizde fotoğraf olur.
Her ne yaratmak istiyorsanız düşünmek zorundasınız.
Yaratmak sözcüğünü özellikle kullandım. Çünkü fotoğraf bir yaratma işlemidir.
Yaratmak, düşünce gücünden yararlanarak yeni bir şey ortaya koymaktır. Yolda
yürürken bir çiçeğin fotoğrafını çekmek ile çiçeğin üzerine konan kelebeği
çekmek aynı şey değildir. Belki tanımlamak için ikisine de fotoğraf diyebiliriz
ama fotoğraf sözcüğü bu tanımlamada öksüz kalır. Çünkü bir kelebeğe rastlamak
olasılık hesabına göre ne derece mümkün olur. Saatlerce bir kelebeğin gelmesini
beklemek zorunda kalabilirsiniz, belki de kelebeği kendiniz getirmek zorunda
kalacaksınız. Başka bir örnek vereyim: Bir kara treni fotoğraflamak
istiyorsunuz. Önce kara tren bulmanız lazım. Çünkü yolda yürürken karşınıza
çıkmaz. Onu bulabileceğiniz bir yere gitmeniz gerekir; diyelim mi buldunuz. Peki,
bu kara trenin merdivenlerine konmuş beyaz bir güvercini bulma olasılığınız
nedir? Bence kesinlikle güvercini oraya getirmek zorundasınız. Hem de güvercine
iyi bir model olma konusunda tembihlemeniz gerekir ki uçup kaçmasın! İşi çok
ciddiye almanız ve emek vermeniz gerektiği kesin. Daha da ötesi bu görüntüyü
zihninizde hayal etmeniz, onu yaşamanız, gerçek olabileceğine inanmanız lazım.
İşte bütün bu düşünce sürecine ben “Fotoğraf Felsefesi” diyorum.
Fotoğraf tanımlamasını öksüz olmaktan kurtarıp onun bir felsefeye dönüşmesi
gerektiğine inanıyorum. “Fotoğraf
Felsefesi” bir düşünce biçimidir. Herkesin baktığı yerde bir başka ışık, bir
başka renk görmek, bir başka duygu hissetmektir. Onun için fotoğrafı
tanımlarken şöyle derim hep: “Fotoğraf bakmak ile görmek arasındaki farktır.”
İşte bu fark sizin düşünme biçiminizdir. Bu düşünce biçimini yaşam biçimine
çevirmek, elinizde fotoğraf makinesi olmadığı halde bile fotoğraf çekmeye devam
etmektir. Şunu hiçbir zaman unutmayın ki muhteşem iki objektifiniz var.
Gözünüzden geçen ışık beyninizin arka tarafında bir görüntüye dönüşürken,
zihninizde sonsuz sayıda kadraj elde edebilirsiniz. Elde edeceğiniz görüntüler
ne kadar mükemmel olursa siz de o kadar mutlu olursunuz. Farkındalık dediğimiz
şey, ruhumuzun zamanın ve mekânın tam içinde olmasını sağlama yeteneğinden
başka bir şey değildir. Elinizde bir fotoğraf makinesinin olması bu
farkındalığı yaşamanıza yetmez ama onu bir sevgili gibi kolunuza takıp aşk
yaşamanız, sizi Fotoğraf Sanatı’na doğru koşar adım ilerlemenizi sağlar…
|
Hülya Gülay'ın objektifinden... |